Kırmızı belgesel Konyalı Sultan
Belgesel izlemeyi sever misiniz? Kuşların ötüştüğü, ceylanların dere kenarından su içtiği yada yüksekten asilce uçan kartalların olduğu.Bunları da seviyor olabilirsiniz tabi ki ama benim bahsedeceğim bir kısa film insan belgeseli.
Her gün işimize,okulumuza giderken, günlük rutin işlerimizi yaparken onlarca hatta yüzlerce insanın yanından geçiyoruz.Kafamız dalgın dalgın yürüyoruz.Aklımızda bir sürü planlar dolaşıyor.Akşama iş çıkışı arkadaşlarla mı görüşsem yoksa eve gidip sabaha kadar uyusam mı?Bankada ki birikimi nasıl etsem de artırsam?.. ve daha onlarcası.
İnsanlar ve toplumlar hakkındaki belgeselleri izlemek, farklı kültürlere ve yaşayışlara tanık eder insanı.İzlenecek bir belgesel ararken denk geldim bu kısa filme.İsmi dikkatimi çekmişti ve ödüllü olduğunu görünce beni daha çok çekti kendine.15 dk 57 sn'lik bir kısa filmdi.Pek uzun değil yani beğenmezsem bile 15 dk bir şey değil deyip izlemeye başladım.Bitiminde içim burkularak ve bir farkındalıkla baktım ekrana.Harcadığım bir 15 dakika bir ömre tanık etti beni.
Her mahallede, 'mahallenin delisi' olarak tabir edilen biri yaşar.Herkesten farklıdır onlar.Onları gördüğümüzde ya kendi halinde bir şeylerle uğraşırlar yada gülüp dururlar.Sultan da onlardan biri aslında.65 yaşında ve Konya da yaşıyor.Giydiği her kıyafet kırmızı, taktığı bütün aksesuarlar kırmızı,kısacası her şeyi baştan ayağa kırmızı.Onu yolda görenlerden kimi garipsiyor,kimi alaya alıyor, hikayesini bilenler ise sevgiyle yaklaşıyor.
Sultan ilkokulda öğrenciyken öğretmeni derste onunla çok ilgileniyor.En çok ona soru soruyor.En çok onunla şakalaşıyor.Tabi Sultan da utanıyor bu ilgiden.Bir gün Sultan'ı yanına çağırıp; ben seni çok beğeniyorum, seni kendime alacağım diyor.Sultan da daha çok utanıyor ve yanakları kızarıyor.Tabii ki şaka yaptığını yine her zaman ki gibi takıldığını düşünüyor.Ama öğretmen Sultan'ı istemeye haber saldığında gerçek olduğunu anlıyor.Ve daha sonra evleniyorlar.Çok mutlu bir birliktelikleri oluyor.Fakat zaman geçmesine rağmen çocukları olmuyor.Bir türlü çocukları olmayınca doktora gidiyorlar ve Sultanın çocuğu olmayacağını öğreniyorlar.Eşi de bir çocuk istediğini bu yüzden başkasıyla evlenmek istediğini söylüyor.Sultan hiç sitem etmeden peki diyor.Fakat içi acıyor kendi eksikliğinden dolayı, kaybından dolayı.Öğretmen başkasıyla evleniyor ve çocukları oluyor.Sultan da çekiliyor köşesine bir başına yaşıyor.Sultan kocasına içten içe isyan ediyor fakat dışarı tek kelime etmiyor.Tepkisini kırmızıyla gösteriyor.Çünkü eşi Sultan'a evliyken diyor ki :Kırmızı sana çok yakışıyor,çok güzel oluyorsun dışarıda giyme kimseler görmesin seni kırmızıyla.Sultan da evliliği boyunca kırmızı kıyafet, kırmızı rujla dışarı çıkmıyor hiç.Üzüntüsünden ve kızgınlığından dolayı kırmızı giymeye başlıyor.Aşkın rengi olan kırmızı artık isyanın rengi oluyor.Sitemin, aşkın ve yarım kalmışlığın ne kadar naif bir gösterme şekli bu.
Sağda solda görüp deli denilen,bazen taşlanan insanlar bunlar.Halbuki bir çoğunu o hale getiren bir yarım kalmışlık hikayeleri var.Bizleri robotlaştıran, sürekli bir şeyler için koşar hale getiren günümüz dünyasında, duyguları olan; acımayı,merhameti,sevgiyi,iyiliği ve diğer tüm güzel duyguları bilen insanların hissettiği bir tutam şeydir küskünlük.Ellerinde kalan tek şey belki.Sağlıkla kalın..
Bir duygu bir rengi, bir bakış bir sevgiyi, bir vazgeçiş yeni dünyaları ortaya koyuyor. Şimdi kırmızı renk bu hikayeyi anımsatacak, okuyanlara.. Gerçekten bizi anlayan insanların, bizde güzel anlamlı renkler bırakmasını umut ediyorum. Hep severek ve isteyerek yolumuza devam edelim, belki bir hayat çizersin içerisi gökkuşağı dolu..
YanıtlaSilSağlıkla kalın..
İnsan gökkuşağı çizmek ister hayatı boyunca, ama istemeden de olsa bazı renkler daha ağır basar.Renklerin dengeli dağıldı günlere diyelim o zaman...Sağlıkla kalın...
YanıtlaSil