Madalyonun İçi-Gülseren Budaycıoğlu
Merhaba.Madalyonun İçi Gülseren Budaycıoğlu'nun ilk kitabı ve 2004 yılında satışa çıktı.Psikolojiye meraklı kişiler ve daha önce Gülseren Budaycıoğlu'nun tedavi ettiği hastalar tarafından çok ilgi gördü.Binlerce adeti satışa çıkar çıkmaz satıldı.Yazar belki kitabın ilk olmasının verdiği korkuyla belki de mütevazi kişiliğinden dolayı kitabın ön kapağına bir not düştü:Bir Psikiyatristin Not Defterinden.
Gülseren Budaycıoğlu kapakta notunu düştüğü gibi bir psikiyatri doktoru.Ankara da kendi girişimleriyle açmış olduğu özel bir klinik de çalışıyor.Psikoloji içerikli bu kitapları yazma amacının insanlarda bir farkındalık oluşturma, başka insanların yaşadıklarını okurken kendindeki sorunları ve sorunların temellerini fark etmeyi sağlamak olduğunu söylüyor.Bende kitaplarını okudukça bu amaca daha çok inanıyor ve destekliyorum.Ayrıca kitaplarında insan psikolojisi dışında ciddi şekilde hayata felsefi bir bakış var.Ve bu hayat felsefelerini okumak hoşuma gidiyor.
Madalyonun İçi bir çok farklı hastanın hikayelerini konu alıyor.Bu hikayelerde çok yüksek mevkiden insanlarda var Anadolu'nun garip köylerinden gelenlerde.Kimseyi ele vermemek adına kişilerin isimleri değiştirilerek olaylar anlatılmış. Kitabın dili son derece yalın.Yazarın dediği gibi 'kitabımı akademik kariyerin zirvesindeki bir kişi de ilkokul mezunu bir kişi de anlamalı' her okuyucu rahatlıkla anlıyor.Olaylar çok güzel bir tat bırakarak akıyor.Kitabı okudukça sakinleştiğinizi,hafif bir durgunluk çöktüğünü hissediyorsunuz.Özellikle ufkunuza bir pencere açıldığını hissedince bir parça çikolata yemiş gibi oluyorsunuz.Hikayeleri bölümler halinde okuyorsunuz.Bazı olaylar tek bölümde anlatılırken bazı olaylarda bölüm sayısı uzayıp gidiyor.Çünkü geçmiş kazıldıkça derinleşiyor, derinleştikçe çözülüyor.En uzun bölüme sahip hikaye 'Çöp Apartman'.12 bölümde anlatılmış.Uzun ama bir o kadar da duygusal bir hikaye neyse ki sonu güzel bitiyor.Bir çok okurun en çok ilgisini çeken hikaye olduğu gibi benimde en çok ilgimi çeken hikaye oldu 'Çöp Apartman'.3 kız kardeşin başından geçenleri okurken sayfaların nasıl geçtiğini anlamadım hele ki Safiye'nin olduğu bölümlerde.
Zorla getirilen hiç konuşmayan hastaların, insan yerine konulduğunu,değer gördüğünü hissettikçe bülbül gibi susmadan konuştuklarına şahit olmak, bizlerin birbirimize ne kadar az değer verdiğimizi ne kadar az birbirimizi dinlediğimizi derinden hissettiriyor.Ve bir o kadar da kendimizden başkasına güvenmediğimizi.Kimseye anlatamayıp içimizde yıllarca biriktirdiğimiz şeyler bizi hasta ediyor.Güvenemiyoruz,anlatamıyoruz,anlatılanı da dinlemiyoruz.Sahi birbirimizi neden dinlemiyoruz?
Gülseren Budaycıoğlunun; bizimle aynı topraklarda yaşayan, aynı bayramı kutlayan, aynı insanlarla iç içe olan kısaca içimizden bizden biri olarak bizleri yine bize anlatması bir yerde mutlu ediyor beni.Çünkü anlaşılmak ve anlaşıldığımızı hissetmek mutlu ediyor.Sağlıkla ve kitapla kalın.
Hayatımızın en derin noktalarına kadar ulaşan bir kitap..Hissettikçe, hissetmeye devam ettiren..
YanıtlaSilGüzeldi ve özeldi..
Kesinlikle insanın acizliğini ve derinliği hissettiriyordu.
Sil